Evet bizim için özel bir gündü. Aylar öncesinden aldığımız uçak biletleri, balayı planları hatta neredeyse düğün tarihimizi bile bu gün için seçmiştik. Sadece dolunay geceleri düzenlenen ve dünyanın her yerinden insanların katıldığı bir partiye katılacaktık. Full Moon Parti! Çok merak ediyorduk. Bize anlatılan minik bir adada sadece parti olan günler yaşanan bir yoğunluk ve ada dolusu çılgın insan:) O çılgınlardan olmak için T-shirt bile almıştık önceki gün. Bir tekne ile gidecektik adaya. Adanın ismi  Koh Phangan Adası… Bilet aldığımız şirket bizi otelimizden aldı. Yol üstünde bir kaç otelden daha birilerini aldık. Ve teknenin olduğu sahile geldik. Deniz inanılmaz dalgalıydı o gün. Hava da kapalıydı. Zaten uyandığımızda denize baksak vazgeçerdik bile belki. Çünkü Naim bu tekne olayını sevmiyor, tutuyor deniz kendisini:)

En son biz bindik. Motorların önüne oturduk. Dalgalarla savaştı resmen içi insan dolu tekne. Hatta motor bozuldu, denizin ortasında kaldık. Karşımızdaki Japon çocuk kusmamak için zor tuttu kendini. Zaten o kussa gün bitecekti bizim için, Naim’i toparlayamazdım sonrasında:):):)

Yaklaşık 30 dakika sonra adaya yetiştik. Ama tabi 3 saat gibi sürdü. Gece dönecektik otelimize aynı yol ile. Bunu düşünmemeye çalışarak toprağa ayak bastık…
Bize üzerinde Full Moon Party yazılı bileklik verdiler. Girer girmez pazar yerine benzer bir sokak karşılıyor sizi. Hiç araç yok adada. Adanın diğer tarafından gelen bir otel servisi gördük o kadar. Onun dışında ulaşım yürüyerek çünkü gerçekten de küçük bir ada. Çok yürümeden  sahile ulaştık. Henüz kalabalık değildi saat 16:00 gibi. Keşfe çıktık. Hazırlık yapıyordu standlar. Alkol standlarıyla doluydu her taraf. İndiğimiz yerden sahile 15 dk yürüyüş mesafesi. Ve her taraf cıvıl cıvıl rengarenk, tam benlik:)

 

Yürürken elime çubuk tavuk ve biramı aldım. Bu güzelliğin tadını çıkarmaya başladım.
Sonra Haad Rin Restaurant’a geçtik. Tam sahilde. Thai yemeği yedim. Harikaydı. Fiyatlar Koh Samui ye göre inanılmaz ucuzdu. Bu bizi çok şaşırttı.
Oturduğumuz restaurantın tam önü. Arkamda bir içki standı görüyorsunuz. Evet içkiler kovalarla satılıyor:)

 

Sahilin gündüz görünümü böyle. Bembeyaz kumsal ve nefis bir hava.
Hava biraz kararınca artık alışveriş yapmak üzere standları gezmeye başladık. O kadar renkli şeyin içinde tacımı seçmem zor olmadı, turuncunun en bol olduğunu aldım.

 

 Bir çok stand da boyama için kurulmuştu. Fosforlu boyalarla seçtiğiniz deseni üzerinize çiziyorlardı. Ben bacağımı boyattım ve gerçek bir sanat oldu:)
Kocam da supermen ayağına benim baş harfimi yaptırdı. Ya da benim baş harfim ayağına supermen oldu bilemiyorum:)

 

 

Tekrar sahile gittiğimizde kalabalık iyice artmıştı. Her yerden yüksek ses, müzik, çığlık, alkış sesleri geliyordu.
Bizde frambuazlı ve ballı birer votka aldık. Lezzeti inanılmaz güzeldi.
Sonra ben piercing yaptırmak için kocamın başının etini yedim. Her taraf dövme ve piercing dükkanlarıyla doluydu. Asa olmaz dedi. Sahile döndüğümüzde suratım asıldı. Çok istiyorum dedim. Peki dedi, burada oynarsan kabul. Nasılsa kimse beni tanımıyordu, sahilin ortasında benden 2 metre uzaklaştı ve ben tek başıma göbek attım:)) Çok komikti. 1 dk falan sürdü, gülmekten öldük. Doğruca piercing yapmaya gittik.
Dükkanlara  girerken ayakkabılarınızı kapının önünde çıkarıyorsunuz. İlginç bir olay, daha önce bunu söyledim mi size, hatırlamıyorum. Neyse işte bu piercing yapılan ve kocamın sinirli bakışlarına dil çıkararak karşılık verdiğim an:)
Bu da benim enfes turuncu piercing ile vermiş olduğum mutluluk pozu:)
Bu da her millette çocukların ne kadar tatlı olduğunu gösteren şirinlik pozu…
Kova içmeden dönemezdik. Bizde Malibu ananas suyu karışımı bir kova aldık ve içtik.
İnsanlar sapıtmaya başlamıştı. Ateş ip ile zıplayanlar, yananlar, ateş çubuğun altından geçenler, denize girenler, bir köşe de bayılanlar daha neler neler. Ama hakim olan tablo eğlencenin tavan olmasıydı. Ambiyans mükemmeldi, daha önce hiç bulunmadığımız bir ortama girmiştik.
Saat gece yarısı olduğunda, önceki gün safari turunda tanıştığımız Ukraynalı arkadaşım mesaj attı. Birlikte olduğu arkadaşı zehirlenmiş, adaya yalnız geliyormuş.
Iryna önce sarhoşlara bu kadar içecek ne var muamelesi yaptıktan sonra kendi de sarhoş oldu:) Çok komikti, son aldığı kovaya parası yetmedi sonra da daha fazla içmesin diye o kovayı içiyor gibi yapıp kumlara dökmek zorunda kaldım:) Naim hatırlamak istemese de o anı ben unutmamak için buraya yazıverdim:)
 Gece 03:00 olduğunda geri dönmek üzere limana doğru yürüdük.

 

Dönüşte çubuk karides adım. Naim tadına bile bakmadı:)
Full Moon Parti zamanını denk getirebildiğimiz için şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Bu parti olduğu için gittiğimiz dönemde otel, uçak biletleri hep normalden yüksek fiyatlı oldu ama değdi. Çünkü Türkiye’den bu kadar uzak bir yere gitmişken her şeyin tadına varmak istiyor insan:)
Tayand anılarım Pucca’nın gazetedeki yazısında fil üstünde fotoğrafımızın çıkmasına vesile oldu:)
Bu sebepten ötürü ayrıca da mutluyum:)
MUTLULUK ARTAR PAYLAŞINCA…

 

Yorum Yaz